31 Ocak 2020 Cuma

ADOLF HİTLERİN GELECEĞE DAİR KONUŞMASI

DEFALARCA KALDIRDILAR TEKRAR YÜKLÜYORUM. KALDIRILMADAN İNDİR DEPOLA ÇEVRENE YAY.


ADOLF HİTLERİN GELECEĞE DAİR KONUŞMASI

30 Ekim 2017 Pazartesi

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK BİR FELSEFE BLOGU

BİLGİPEREST
TANRI NEDİR

EVRENİN VAROLUŞ SEBEBİ NE 

İNSAN NEDEN ÇOCUK 
YAPAR

Kur'an yeter mi

İnsan neden kendisi dışındaki insanların ne yaptığıyla bu kadar ilgilenir 

tüm bunların cevapları bu blogta
 golgatnezzaryan

22 Mayıs 2015 Cuma

İNANILMAZ TESADÜF

28 Temmuz 1900´de İtalyan Kralı 1.Umberto sporculara ödül vermek için Roma´dan Milano´ya giderken dinlenmek ve birşeyler yemek amacıyla küçük bir kır lokantasının önünde arabasını durdurdu. Küçük lokantanın sahibi Kralı karşılamaya koştu ve işte o anda herkes şok geçirdi çünkü lokantanın sahibi Kral Umberto´nun sanki ikiziydi, bu kadar benzeyebilirdi. Üstelik onun adı da Umberto´ydu. Ama bu benzerlik hiçbirşey sayılmazdı çünkü arkası vardı; Her iki adam da aynı gün, 14 Mart 1844´de aynı kasabada doğmuşlardı
her ikisi de 22 Nisan 1868´de evlenmişlerdi ve her ikisinin de karılarının adı Margherita´ydı, her ikisinin de birer oğlu vardı ve her iki çocuğun adı Vittorio´ydu ve Kral Umberto´nun taç giydiği gün, lokantacı Umberto dükkanının açılışını yapmıştı. Kral ve Umberto dost oldular, 1866´da savaşda Kral´ın Albay rütbesiyle orduya katıldığı gün, Lokantacı Umberto askere alınmıştı, çavuş olduğu gün ise Kral Alay Komutanı oldu. Kral Umberto çok etkilenerek, bunun önemli bir olay olduğunu belirtti, ayrılırken tekrar görüşmek istediğini lokantacı ikizine söyledi. Ve ertesi gün yardımcıları meclise gitmeye hazırlanırken Kral´a kötü bir haber getirdiler, lokantacı Umberto silahla şakalaşan bir arkadaşının kaza kurşununa kurban giderek yaşamını yitirmişti, Kral çok üzüldü, cenazesine katılacağını söyledi, sarayın merdivenlerinden inerken, üç el silah sesi duyuldu. Suikastçinin ilk kurşunu boşa gitmişti ama diğer ikisi Kral´ın kalbine isabet etti. İtalya Kralı 1.Umberto kader ikizinin öldüğü gün yaşamını yitirdi. Aynı gün doğdular, aynı olayları yaşadılar ve aynı gün yaşama veda ettiler, bu kadar raslantının anlamını kim açıklayabilirdi ki?

65 MİLYON YILLIKSAF DEMİR ÇEKİÇ

Bu metal objeleri kimin yaptığını boş verin, bunlar yapıldığı sırada, yani 65 milyon yıl önce yeryüzünde insan dahi bulunmuyordu. Öyleyse bilim, Fransa'da bulunan 65 milyon yıllık metal parçalı aletlere nasıl bir açıklama getirebilir?
1885'de, bir kömür bloğu, kırık bir biçimde açılmış olarak bulundu. Bu kömür bloğunun içerisindense usta ellerden çıktığı açıkça görülen metal kübik bir parka çıktı. 1912'de, bir elektrik santralindeki işçiler büyük bir kömür parçasını böldüklerinde içerisinden demirden yapılmış bir nesne buldular. Günümüzden 251 milyon yıl önce başlayıp 65 milyon yıl önce sona erdiği Kabul Mezozoik Zaman'a ait kumtaşı bir bloğun içerisine saplanmış bir tırnak bulundu. Bunun gibi ait olduğu zamanda bulunması olanaksız görünen birçok nesnenin nasıl orada bulunduğu açıklanamıyor.

GELECEKTEN GELDİĞİNİ İDDA EDEN ADAM Andrew Carlssin

Federal güvenlik görevlileri, içeriden bilgi sızdırma suçlaması yüzünden bir Wall Street borsacısını tutuklayıp sorgulamaya başladılar. Tutuklanan borsa dahisi, 2256 yılından günümüze zaman yolculuğu yaptığını iddia ediyor!

"Security and Exchange Commission" kaynaklarına göre 44 yaşındaki Andrew Carlssin, 28 Ocak tarihindeki tutuklanmasına yol açan şüphe uyandırıcı olağanüstü borsa başarısını yukarıdaki gibi garip bir şekilde açıklamakla yetiniyor.
Bir SEC görevlisi şöyle diyor: "Bu adamın palavralarına inanmıyoruz, ya delinin teki ya da patolojik bir yalan söyleme vakası. Ancak bir de şöyle bir gerçek var elimizde: Adam 800$'lık bir YATIRIM ile başlamış ve 2 hafta içinde sahip olduğu portföy 350 milyon doların üzerinde! Borsa üzerinden gerçekleştirdiği tüm alışlar ve satışlar beklenmedik gelişmelerin bilgisine dayanıyor, bunu şans faktörü ile açıklamak mümkün değil. Bu bilgilere sahip olmasının tek bir yolu ver, işlem yaptığı şirketlerle ilgili içeriden bilgi sızdırmış olması ki bu da yasadışı... Bize bilgi kaynaklarını söyleyene kadar onu Rikers Adası'ndaki bir hücrede tutmayı düşünüyoruz."
Geçen yılki borsa dalgalanmaları pek çok yatırımcıyı beş parasız bırakmıştı. Aynı esnada Carlssin 126 çok riskli işlem gerçekleştirip hepsinden de yüksek kazançlar elde edince gözler bir anda bu borsacıya dönmüştü. Carlssin, 200 yıl ileriki bir tarihten, yani gelecekten günümüze geldiğini iddia ediyor ve tabii o zamanki tarih ve istatistik kayıtlarında da günümüzdeki borsa dalgalanmaları detaylı olarak yazıyormuş. Carlssin'e göre: "Bu fırsata karşı koymak çok zordu. Aslında her şeyin sıradan ve doğal görünmesini planlamıştım. Bilirsiniz işte, sağda solda birkaç doları bile bile kaybedecek ve böylece normal bir borsacı görüntüsü çizecektim ancak son anda yakalandım." Üzerine gidilen Carlssin, Usame Bin Ladin"in akıbeti ve AIDS'in çaresi gibi tarihi gerçekleri de açıklayabileceğini söyledi, tek ihtiyacı olan zaman makinesine binmesinin izin verilmesi. Ancak Carlssin, makinenin nerede olduğunu bir türlü söylemediği gibi nasıl çalıştığını açıklamayı da reddediyor. Sebep: "Bu teknoloji, kötü güçlerin eline geçebilir." Yetkililer, bu adamın iddialarının palavra olduğu konusunda hemfikir; ancak bir SEC yetkilisi şunu itiraf ediyor: "Elimizdeki tüm federal kayıtları taradık, Andrew Carlssin isimli biriyle ilgili olarak, böyle bir adamın yaşadığını, bir şeyler yaptığını gösteren Aralık 2002 tarihinden önce hiçbir kayıt yok."

ŞEYTANİ 666 SAYISI

666 rakamının Şeytan'ın rakamı olduğu söyleniyor İncil'de. Alman bir yazar var; Jan van Helsing. O, bunu kitabında da yazıyor ve "666, Şeytan'ın sayısıdır." diyor. Helsing, "Bütün Barcodlarda başta, ortada ve sonda olmak üzere üç tane 6 harfini simgeleyen çizgi vardır." diyor ve internet sayfalarında bulunan üç tane www harfinin İbranice'de 666 olduğunu vurguluyor.[1]

"Aslında Şeytan ile bağlantısı bulunan kişi, kurum veya eşyaların ve şehirlerin isim değerlerini önceden hazırlamış olduğunuz bir tabloya göre topladıktan sonra 666 sayısı ortaya çıkıyorsa, bilin ki bu nesne ve objelerin Şeytânî bir yanları vardır." [1] diye devam ediyor ünlü Yazar Jan van Helsing, kitabında...

Şimdi gelin, hep birlikte bu sayıya bir göz atalım ve dünyada hiçbir şeyin tesadüfen oluşmadığına ve tesadüfe yer olmadığına bir kez daha şahit olalım.

Türk alfabesinde 29 harf bulunur. Şimdi bunları sırasıyla Şeytan ile bağlantısı bulunan nesne ve objeleri bulmak için 6 rakamı ile çarpıyoruz. Çünkü nasıl 9 harfi Melekleri ve ilahi gücü temsil ediyorsa; 9 harfinin tersi olan 6 sayısı da yeryüzüne düşmüş olan Şeytânî güçleri temsil etmektedir.
Önce her harfin alfabedeki sıra numarasını 6 ile çarpalım;
A = 6
B = 12
C = 18
Ç = 24
D = 30
E = 36
F = 42
G = 48
Ğ = 54
H = 60
I = 66
İ = 72
J = 78
K = 84
L = 90
M = 96
N = 102
O = 108
Ö = 114
P = 120
R = 126
S = 132
Ş = 138
T = 144
U = 150
Ü = 156
V = 162
Y = 168
Z = 174
Ş E Y T A N İ  =  666
138+ 36 +168 +144+ 6+ 102 + 72 = 666

Latin Alfabesinde 26 harf bulunur. Şimdi bunlarıda aynen 6 rakamı ile sırasıyla çarpıyoruz.

A = 6
B = 12
C = 18
D = 24
E = 30
F = 36
G = 42
H = 48
I = 54
J = 60
K = 66
L = 72
M = 78
N = 84
O = 90
P = 96
Q = 102
R = 108
S = 114
T = 120
U = 126
V = 132
W = 138
X = 144
Y = 150
Z = 156
I L L U M I N A T = 666
54+ 72+ 72+126+78 +54+84+ 6+ 120 = 666
Çok ilginç değil mi? Bu örnekler, çoğaltılabilir

666

İncil'in Vahiy bölümünde şöyle der: İşte bilgelik. Bırak anlayanlar canavarın sayısını hesaplasınlar: İnsan için sayısı; onun sayısı altıyüz, üç yirmi ve altıdır. (13:18)”

Birçok kimse, "canavar"ı Hıristiyan karşıtı kişi olarak düşünür ve 666'nın da Şeytan'ın sayısı olduğunu kabul eder. Ama Book of Revelation, daha birçok gizemli sayıyla doludur. Örneğin; New Jerusalem'in ölçülerinden şöyle bahseder:
“Ve o benimle konuşanın elinde şehri ölçmek için altın bir asa vardı ve oradaki kapıları, buradaki duvarları. Şehir dört köşedir ve eni boyu kadardır; ve şehri asasıyla ölçtüğünde onikibin furlong olduğunu buldu. Eni ve boyu ve yüksekliği eşitti. (21:15-16)”
Onikibin furlong boyutlarında bir şehrin inanılmaz derecede devasa bir yer olması gerekir, çünkü bu durumda göğe yükselen kısmı yaklaşık 2,400 km. olacaktır; bu da oldukça bilim-kurgusal bir yaklaşım olur. St. John, gezegenimizin olası teknolojik geleceğine bir bakış atmış olabilir ama bu sözlerin gerçek anlamdan çok mecazi olması daha muhtemeldir. İncil'de sık sık karşılaşılan sayı sembolizmi, Musevi inancında çok önemlidir. Gerçekten, benim de keşfettiğim gibi, 666 sayısından sadece Book of Revelation'da değil, Book of Kings (Kralların Kitabı)'de de bahsedilmektedir:
“Solomon'a (Kral Süleyman) her yıl gelen altın, altı yüz, üç yirmi ve altı talentti.”
Solomon adı, İbranice barış anlamına gelen shaloın kelimesinden türemiştir; ama Kral James versiyonunda simya terimleriyle sol (Güneş) ve omon (Ay) olarak karşılık bulmaktadır.
Orta Çağ'da ortaya çıktığı haliyle simyanın kökleri, antik Mısır'ın izoterik bilgilerinden kaynaklanmakta olan keşiş bilimidir. Mısırlılar için bu bilimin adı Kemet idi ve günümüzde bundan kimya (chemistry) ve simya (alchemy) sözcükleri türemiştir. Kabala'da görülen izoterik Musevi geleneğinde de bazı simya kavramlarının Mısır inançlarından kaynaklandığı belirtilmektedir.
Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinde, güçlü inanç taşıyan ve kendini adamış olan kişiler tarafından sır olarak tutulan bazı kavramlar olduğu bilinmektedir. Bu gizli sistemler, felsefik kavramları ifade etmek için genellikle sayılar kullanılır. Yine bu da antik Mısır'dan kaynaklanan bir fikirdir.
A.T. Mann, bu sistemin nasıl işlediğini Sacred Architectııre (Kutsal Mimari) adlı kitabında şöyle açıklamaktadır:
“Sembolik matematik antik gizem okullarının temeliydi ve insanların inançlarını, yaşamlarını düzenleyen prensipleri belirlerdi. Her tanrının doğası ve sembolik gezegeni sayıyla temsil edilirken, geometri biliminde her harfin sayısal bir karşılığı vardı. Sistem İbrani ve Yunan alfabelerinde benimsenmişti...”
“Geometri kullanırken, tapınakların ve anıtların boyutlar, şiirlerin ölçüleri, müzikal yazımlar ve diğer konular tanrılarla ve güçleriyle ilgili olmalıydı. Herhangi bir kelimenin veya adın şifresini çözerek daha derin, sembolik niteliklerini anlamak mümkündür. Eflatuncular, Hermesçiler, Resicrucian'lar, Hıristiyan Gnostikleri, simyacılar, masonlar, tapınak şövalyeleri ve diğer birçokları bu gizli kutsal dili kullanmışlardır.”
Simyada, Ay ve Güneş sürekli bir uyum içinde olan dişi ve erkek elementler olarak ele alınır. Thomas Vaughan, 1650'lerde yazdığı yazılarda şöyle anlatmaktadır:
“Güneş ve Ay, biri aktif, diğeri pasif, bu Erkek, o Dişi olan iki Büyüsel Prensip'tir. Onlar hareket ettikçe. Yozlaşma ve Kuşak da hareket eder: Eşit olarak çözülür ve birleşirler.”
Simyada altın, saflaşmış ruhu simgeler ve geleneksel olarak Güneş'le bağlantılıdır. Güneş'in bir dönümü ise bir yıl demektir. Bu yüzden İncil'de 666 sayısıyla Güneş arasında bir bağlantı bulunduğuna dair Kings kitabından bir alıntı vardır.
Ayrıca, 666 sayısından Ezra'da da bahsedilmektedir ve Babil'den Judah'a dönen insanları simgelemektedir:
"Adonikam'ın çocukları altıyüz, altmış ve altı tanedir." (2:3)
"Adonikam" kelimesinin anlamı şudur: "Tanrı'nın övgüsüne layık."
666 sayısının İncil'deki anlamlarının yüzeysel olarak kastedilenlerden başka bir anlamı olmaması da mümkündür. Ancak St. John, 666 sayısını sayı sembolizmini alegorik olarak kullanan Musevi mistisizmine bağlamaktadır. Muhtemelen aynı geleneği izleyen kişilere yönelik bazı mesajlar vermeye çalışıyordu ama günümüzde artık bu mesajlar belirsizdir.
Yine bir tesadüf olarak, eski Roma rakamları da büyükten küçüğe dizildiklerinde toplamı 666 sayısını vermektedir:
D = 500
C= 100
L= 50
X= 10
V= 5
1= 1
666
Bu yüzden canavarın sayısı olarak kabul edilen 666'nın Hz.İsa'nın çarmıha gerilmesini sağlayan Roma otoritelerini temsil ediyor olma olasılığı da yüksektir.
Hıristiyanlık dininin İngiltere Adaları'nda yayılmaya başladığı yıllarda 666 sayısı M.S. 946 yılında St. Dunstan tarafından yaptırılan ünlü Glastonbury Manastırı'nda da yer almaktadır. Bu, ilk olarak Bligh Bond'un 1920'deki araştırmasında ortaya çıkmıştır.
Manastırın bir kenarı 74 fit olan dokuza dört karelerden oluşan bir dikdörtgen alan üzerine kurulu olduğunu görmüştür. 74 fit, 888 inch demektir. Yer planı ise 666 fit x 296 fit boyutlarındadır. Manastırın mimarlarının bu sayıyı tasarımlarında yer verecek kadar önemli gördükleri ve St. John'ın "canavar" atıfını dikkate almadıkları bellidir.

ROSWELL UFO KAZASI VE UZAYLI OTOPSİSİ


New Mexico'nun, Roswell bölgesindeki kaza ve sonrasında meydana gelen gelişmeler...

2 Temmuz 1947: Roswell'de yaşayan bir çift, evlerinin yakınında UFO gördüklerini bildiriyorlar. Bölgedeki ilk işaret böylece verilmiş oluyor.

4 Temmuz 1947: Gece saat 23.30'da Roswell yakınlarında bir UFO yere çakılıyor. UFO'dan etrafa yayılan parçalar, William Mac Brazel adlı çiftçinin arazisinde bulunuyor. Aralarında "Fransisken Tarikatı"ndan rahiplerin de bulunduğu çok sayıda tanık, UFO'nun yere düşerken çizdiği rotayı gözlemlediklerini bildiriyorlar.

5 Temmuz 1947: Askeri yetkililer bölgeyi ziyaretçilere kapatıp uzay cismine ve içinde bulunan mürettebata el koyuyorlar. Aynı gün, çiftçi Mac Brazel, arazisinde aynı cisme ait gözden kaçmış kalıntıların da olduğunu fark ediyor.

6 Temmuz 1947: Cisimle ilgili kontrol çalışmaları devam ederken, Mac Brazel bulduğu diğer kalıntıları da alıp Roswell şehrine gidiyor. Bu arada şehir halkı UFO kazası ile ilgili bir şeyler duymuştur.

7 Temmuz 1947: Roswell şehri güvenlik yetkilileri, Mac Brazel'ın getirdiği parçaları teslim alıyorlar.

8 Temmuz 1947: Bir basın mensubu, Mac Brazel'in yetkililere teslim ettiği parçalarla ilgili haberi, gazetesinde yayınlıyor. UFO meselesi henüz askeri bir sır durumunda değildir. Aynı gün askeri yetkililer, gazetede çıkan haberi yalanlıyor ve buluntuların kaza yapan bir UFO'ya değil, sadece bir meteoroloji balonuna ait olduğu iddiasını ortaya atıyorlar.

Sonrasıysa dinlemeye ve tanıklık etmeye alıştığımız türden bir senaryo ile gelişti. Yani diğer UFO olaylarındaki gibi, Amerikan Hükümeti UFO gerçeğini halktan ve basından gizleme kararındaydı. Cesetlerle birlikte UFO'dan geriye kalanlar bir hava üssüne taşındı. Dünya Dışı Varlığı tanımanın ve fizik özelliklerini dünyalılarla kıyaslamanın en basit yolu ise, otopsi yapılmasıydı. Gizli bir şekilde otopsi gerçekleştirildi ve otopsi çalışmaları filme alındı.


Orduda görevli kameraman Jack Barnett yıllar sonra tüm çevreleri ayağa kaldıran otopsiyi filme aldığını açıkladı. 90 dakikadan biraz daha fazla süren bu filmde, belki de dünyanın en büyük sırrı gizliydi... Film yıllar boyunca hükümet tarafından açığa çıkarılmadı. Ancak bazı iddialara göre, Başkan Truman da otopsi salonundaki tanıklardan biriydi...

Günümüze gelindiğinde, filmin dünya insanıyla tanışmasını sağlayan İngiliz gazeteci ve televizyon program yapımcısı Ray Santilli'nin iddialarına göre, kameraman Barnett, filmin bir kopyasını çıkartmayı başarmıştı.

1993 yılında Santilli, büyük şirketler adına çalışan Barnett'i, Elvis Presley hakkında belgesel bir film yapmak amacıyla ziyaret etti. Oysa artık 82 yaşında olan eski kameraman Barnett yıllar önce Amerikan Hava Kuvvetleri'nden çaldığı bu değerli kanıtı daha fazla saklayamayacağım ve bu gerçeğin dünya insanıyla paylaşılması gerektiğini söylüyordu.

Barnett'in ne denli misyoner ruhu taşıdığı bilinmez, bol sıfırlı bir çek karşılığında sattı filmi Santilli'ye... Bundan sonra da dünya basınını ayağa kaldıran uzaylı varlık otopsisi yavaşça dışarıya sızmaya başladı.

Film önce BBC aracılığıyla dünyaya tanıtıldı. Başlangıçta sadece araştırmacılara ve bilim adamlarına ayrıcalık gösterilirken kısa sürede otopsi masasında yatan uzaylı cesedi Avrupa'da ve gezegenimizin diğer bölgelerinde en çok satan dergi kapaklarında görülmeye başlandı. Karşı çıkanlar, destekleyenler, UFO araştırmacıları, doktorlar ve sadece meraklılar bile türlü fikirleri öne sürüyorlardı artık...


Acaba çağdaş dünya insanı ilk defa bu film aracılığıyla mı bir uzaylı varlığın neye benzediğini görme şansını yakalıyordu? Yıllardır beklenen gerçek kanıt ayağımıza gelmişti ve iddialar doğrulanacak gibi görünüyordu...

Oysa ülkelere ve dönemlere yayılmış biçimde, kaçırılmalara, yakın karşılaşmalara tanık olanların bildirdikleri de vardı. Ve bu birinci elden tanıklıklardan uzaylıların beden yapılarıyla ilgili genel bir şablon çıkartmak mümkündü. Ortak noktalar tam 20 maddede sıralanıyordu. Roswell cesedini incelemeden önce herkesçe bilinen uzaylıların neye benzediğini hatırlamakta yarar var:

UZAYLILAR'IN TESPİT EDİLEBİLEN ORTAK FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ

  1. Varlıkların boyu genellikle l ila 1.50 m arasında değişiyor. En uzun olanları ise 2 metre civarında.
  2. Baş, insan görünümü taşısa da bedene kıyasla çok büyük kalıyor.
  3. Gözler büyük ve çukura kaçmış, birbirlerinden ayrı, ya da normal insan gözünden çok daha geniş. Uzak doğulu izlenimi verircesine çekik.
  4. Kulak benzeri işitme organlarına ya da başın iki yanında yer alabilecek çıkıntılara sahip değiller.
  5. Burun göze çarpmayacak kadar belirsiz.
  6. Ağız düz bir çizgi veya yarık biçiminde. Yok olan kulaklar gibi işlevini yitiren ağız da beslenme ya da ses yoluyla iletişim, konuşma amacıyla kullanılmıyormuşçasına silikleşmiş.
  7. Boyun dikkati çekecek kadar ince.

  8. Saçlar... Kimi tanıklara göre uzaylıların saçları yok. Bazı tanıklarsa başın tepe bölgesinde hafifçe renkli bir leke gördüklerini söylüyorlar. Bedenin hiç bir bölgesinde tüye rastlanmıyor.
  9. Gövdenin tümü zayıf ve küçük olarak tanımlanıyor. Olayların çoğunda gövde bir tür giysi ya da üniforma ile örtülmüş durumda. Karında göbek deliğine rastlanmıyor.
  10. Kollar son derece ince ve uzun. Hatta bazen dizlere kadar iniyor.
  11. Eller, dört parmaklı. Baş parmak yok. İki parmak diğerlerinden daha uzun. Bazı gözlemciler tırnaklardan söz ederken, başkaları tırnak görmediklerini belirtiyorlar.
  12. El ve ayaklan tanımlayacak genel özellikler yok.
  13. Cilt rengi tanıkların gözlemlerine göre bej, güneş yanığı, kahverengi ya da gri pembe olarak değişebiliyor. Bazı gözlemlerde ise; loş ışıklar altında maviye kaçan gri ten renginden söz ediliyor.
  14. Uzaylıların diş yapısı hakkında hiç bir şey bilinmiyor.
  15. Üreme organları ise hala sır niteliğinde. Bazı tanıklar, ne kadın ne de erkek üreme organına sahip olmadıklarını söylüyor. Klonlama ya da dünyada henüz bilinmeyen farklı yöntemlerle üredikleri düşünülebilir.
  16. Kimi olaylarda dünya dışı varlıklar sanki aynı kalıptan yapılmışçasına birbirinin eşi, benzer görüntüler ve biyolojik özellikler taşıyorlar.
  17. Beyin kapasiteleri bilinmiyor.
  18. Kan... Bedenlerinde bir sıvı var ama bildiğimiz kana benzemiyor.
  19. Beslenme... Katı ve sıvı besin ürünlerini tanımıyorlar. Ele geçen UFOların hiç birinde gıda maddesine rastlanmadı. Sindirim sistemi ve rektal bölgeye sahip değiller.
  20. Söz konusu özellikler taşıyan dünya dışı varlıklara genelde insansı ya da hümonoid adı veriliyor. Ancak hangi güneş sisteminden geldikleri hala bilinmiyor. Bizim güneş sistemimizin farklı bir bölgesine ait olup olmadıkları hakkında da bilgimiz yok.
Evet, bu genel bilgilerden sonra Roswell otopsisi hakkında bazı yorumlarda bulunmak mümkün. Basına yansıyan "Otopsi Filmi" gerçek miydi?

Ayrıntılarını seçmekte zorlandığımız ameliyat salonunun orta yerinde, otopsi masasında yatan cesedin boyu 1.40 civarında. Baş normal insan başının neredeyse iki katı kadar gelişmiş. Gözler tıpkı bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz uzaylılarınki gibi kocaman, parlak ve siyah.

Ne başta, ne de bedenin diğer bölümlerinde tek bir tüye bile rastlanmıyor. Buna kaşlar ve kirpikler de dahil. El ve ayak parmaklarının sayısı ise altı. Karın hamile izlenimini verircesine şiş, oysa yapılan araştırmada varlığın içinde gelişmekte olan bir canlıya da rastlanmıyor. Dahası uzaylının cinsiyetini kestirmek de mümkün değil. Erkek ya da dişi olduğunu gösterir üreme organları bulunmuyor çünkü.

Buraya kadar Roswell yaratığının dış görüntüsü 20 maddelik listeyle kıyaslandığında benzer özellikler taşıyor... Ancak sıklıkla vurgulanan zayıf uzaylılar kavramından uzak olduğunu görüyoruz. Çünkü Roswell varlığı oldukça kilolu, yağlı, hatta gelişmiş kasları olan bir bedene sahip. Boyu tanıklıklarda söylendiği gibi kısa, ama bu kadar kısa boyda gelişmiş kas yapısı inandırıcı olamıyor...

Sonra izole edici beyaz giysilere bürünmüş doktorlar, alışılmış bir beceriyle cesedi parçalamaya başlıyorlar. Bisturi (görebildiğimiz kadarıyla) önce göğüs ve karın boşluğunu iki yana açıyor... Bedenden dışarı çıkartılan organlar, siyah beyaz ve titrek kamerayla çekilmiş, filmde dikkatimizi dağıtıyor.
Gerçek mi, yoksa dünyayla alay etmek amacıyla hazırlanmış bir kurgu mu karar veremiyorsunuz. Biraz daha dikkatle bakınca ya da göz ilk sahnelerin heyecanını atınca, bu ölü uzaylının pek de o kadar uzaylı olamayacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Ekrandaki görüntü, bir uzaylının bedeninden çok, bir mankene benzemeye başlıyor...

Otopsi uzmanları ve işi iyi bilen patologlar filmi tekrar tekrar incelediklerinde filmin düzmece olma ihtimali üzerinde duruyorlar. Onlara göre dünya dışı bir varlık, iç organları ele alınmadan önce dış yapısıyla incelenmeli. Oysa otopside varlık incelenmiyor, adeta parçalanıyor. Doktorlar sanki cesedi önceden çok iyi tanıyorlarmış gibi hareket edip bedeni açmaya başlıyorlar.



Roswell Otopsisi'nden bir görüntü

Başın büyüklüğüne göre ise kafatasından çıkartılan beyin çok küçük kalıyor. Bu durumda beyinin de uygun büyüklükte olması gerekir. Bu otopsi gerçek patologlar tarafından değil, cerrahlar tarafından yapılmış. Oysa Amerikan Hava Kuvvetleri USAF'ın dünyayı sarsacak bu olay için en iyi patologları çağırması gerekirdi. Neden sıradan cerrahlarla yetindiği düşündürücü.

Otopsi şartları da inandırıcı olamıyor. Çünkü gerçek bir ölüm sonrası incelemede varlığın ağzı açılıp bakılmalıydı, bu yapılmıyor. Ölü olduğu kabul edilen varlığın her iki eli de aynı biçimde duruyor ve parmaklan yukarı doğru açılmış. Böyle bir rastlantı kabul edilemez, ölüm sonrasında eller birbirinin kopyasıymış gibi görüntü alamaz.

Evet... Film sayısız uzman tarafından incelendi. Bu arada Kodak firmasıyla bağlantı kuruldu ve Kodak söz konusu filmin 1927, 1947 ya da 1967 yıllarından birinde üretilmiş olduğu raporunu verdi. En azından uydurma da olsa, sahneler demek ki geçmişte üretilmiş bir filme alınmıştı.

Dünya basını uzaysal otopsi tartışmaları yaparken, bu garip senaryoya, ünlü yönetmen Steven Spielberg ve 1947 kazasıyla ilgili çekeceği yeni filmi de girdi. Spielberg, Hollywood yönetmenlerinin belki de en Ufolojik olanıydı... "Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar" ve "E.T." gibi unutulmaz başyapıtlarına, bir sonuncusunu ekleyerek unutulmaz bir üçleme yapmak istiyordu.

Büyük olasılıkla çekeceği son filmin adı da, "Majestic" ya da "Proje X" olacaktı. "Majestic 12", o yıllarda Başkan Truman'ın UFO olaylarını araştırmak amacıyla kurduğu örgütün adıydı. Bilim ve sanat çevreleri, Spielberg'in yeni filminde gerçek belgesel görüntülerle kendi çekeceği sahneleri birarada kullanacağını konuşur olmuştu... Acaba bu görüntüler Spielberg'in yeni filmi için özenle çekip dikkatle saklayamadığı sahnelerden mi ibaretti?...

Tüm bu sorular UFO çevrelerini kuşkuya düşürürken, yapımcı Ray Santilli'nin temsilcisi Chris Carey ismi kulağa gelmeye başladı. Chris Carey özellikle bilim kurgu filmlerinde kullanılan uzayla ilgili tüm nesnelerin ve uzaylı varlıkların kopyalarını üretmekteki başarısıyla tanınan bir uzmandı. Lasteksten yapılan figürler, usta ışıkçılar ve özel efektler sayesinde inanılmaz derecede gerçek görüntüsünü verebiliyordu...

Olaylar gittikçe dağılırken, parçalanan uzaylı cesedinin ne olduğu ise, gizemini koruyordu... Adli tabipler incelemelerini ancak televizyon ekranından yapabildiler. Ve sonuç bugün bile şüpheli... Bir gurup araştırmacı uzaylı varlığın gerçekliğini savunurken, geri kalanlarsa Amerikan Hükümeti'nin UFO gerçeğini küçültmek, alaya almak ve UFO araştırmacılarını halkın gözünde değersiz kılmak amacıyla bu sahteciliğe girdiklerini iddia ediyorlar.

Amerikan Hava Kuvvetleri 1947 kazasını önce kabullendi, daha sonra ise ellerindeki parçaların bir meteoroloji balonuna ait olduğunu ileri sürdü. Bu ani karar değişikliği huzursuzluk vericiydi. Kaza sonucu parçalanan uzay cismine UFO ya da Uçandaire adı verilse de, Roswell olayında parçalanan cisim üçgen biçimindeydi, yani tıpkı Kenneth Arnold'un gözleminde karşılaştığı üçgen biçimli uçan cisimler filosu gibi. Kimi tanıklarsa, parçalanan UFO'dan çıkan varlıkların yaşadıklarını söylediler...

ARMEGEDON (AMİK OVASI) SAVAŞI



привет русский

Son Amerikan askerleri Irak'tan çekilir. Tarih, 2010-2012 yılları.Muhtemelen(!) hadislerde bahsedilen Araplarla Sulh dönemi başlar.Sizinle Rumlar arasında dört sulh olacak, dördüncü sulh, Heraklius ehlinden (Âl-i Harun'dan ) bir adam vasıtası ile olur ve bu yedi yıl devam eder. Bir adam, “Ya Resullullah (sav) O gün (7. yılda) insanların imamı kimdir?” dedi. Buyurdu ki: Evladımdan kırk yaşında Mehdi’dir.(Ahirzaman Mehdisi,Suyuti,2.15 ve Ramuz El-Ehadis,299/8)

Fitnelerle beraber Suriye kontrolden çıkar. Türkiye ve Nato müdahale etmek zorunda kalır.Araplar Suriye'yi yalnız bırakır.Suriye saldırısı sonrasında İran karşılık verir. Misilleme olarak Amerika,Körfez ülkeleri (Araplar) ile beraber İran'a saldırır.

Köşeye sıkışan Ruslar sıcak denizlere inme hayali tehlikeye girer. Umulmayan bir zamanda Türkiye, Ruslar tarafından işgal edilir.Ruslar Akdeniz'e kadar inerler. “Sovyet Rusya gün gelir dağılıp yıkılır. Amerika tek başına güç olarak kalır. Gelir Ortadoğu'ya yerleşir. Savaşlar olur.

Müslüman devletler dahi birbiriyle savaşır. Çok kanlar akar, savaşlar, saldırılar olur. Sonra hepsinin arkasına bir barış dönemine girilir. Batı ile doğu, Araplarla İsrail barış sağlarlar. Herkes, bundan sonra artık savaş olmaz dediği bir zamanda Türkiye'nin komşusu Rusya Türkiye’ye saldırır, Amuk (Antakya Amik) ovasında, Amerikan ve müttefikleri güçlerine de saldırır, savaş çıkarır. Rusya'ya karşı birleşirler ve mukavemet gösterirler...

Melheme-i Kübra (Büyük Savaş, Armageddon) budur. Ardından korkunç bir dünya savaşına dönüşür. Savaş dünyanın tamamına yayılır. İnsanlardan çoğu ölür. Büyük bir felaket olacaktır. (Geçen yüzyılda yaşayan Şeyh-i Kamil Abdullah Dağıstani efendi sohbetinden)

Bu durumdan üsleri tehlikeye girdiğine şahit olan Amerika, Türkiye ile beraber Rusya'yı güneyde mağlup eder.Rusya aynı anda Avrupaya da cephe açtığı için gücü zayıflamış ve yenilmesi kolay olmuştur. Yakında siz Rumlar'la (Batılılar) emin bir sulh yapacaksınız. Sonra siz gaza edeceksiniz (savaşacaksınız). Onlar da gerinizde sizin gaza ettiğinize (Rusya'ya) düşman olacaklar. O harpten muzaffer çıkacak ve ganimet alacaksınız. (Ramuz El-Ehadis, 298/1)


Bu zaman dilimi içinde Süfyan ortaya çıkar, kimi batılı ülkelerin ve İsrail'in desteği ile Suriye'de kontrolü alır. Güneyde Karkısa bölgesinde Rusya ile savaşmaktan yorgun düşen Türkiye ve Nato ile çarpışıp savaşı kazanır ve güç bulup Irak'a doğru hareket eder. Artat bin El-Munzir dedi ki:Süfyan Karkısada Türkleri ve Rumları öldürür hatta o topraklarda vahşi hayvanlar onların etleriyle açlıklarını giderirler.(Naim bin Hammad, el-Fiten ve'l-melâhim kitabı).

Sonra Irak'ta katliamlar yapar. İran'ın sınırında Farslarla savaşır. Mekke'de Hz.Mehdi zuhur eder ve Süfyan'la çarpışmaya gider. Süfyan'ı kısa sürede (9 ayda) yener ve Suriye ile Irak'ın kontrolünü alır. (Ek bilgi: Süfyanı destekleyen ve ölümü ile perişan olan İsrail halen ayaktadır. İsrail devleti 2022-2023 yılında son bulacaktır.En doğrusunu Allah bilir)

Rusya'nın yenilmesinden sonra bölgeye konan ve çıkmak istemeyen Amerikan komutan savaşın kendileri kazandığı iddia eder ve sahiplenir. Tabi ki durumu kaldıramayan Türk askeri onu öldürür. Sonra yeşil bir ovaya konacaksınız. Orada bir Rum neferi salibini kaldıracak ve diyecek ki: "Haç galip geldi." Ona müslümanlardan biri karşı koyup, kendisini öldürecek. Bunun üzerine Rumlar muahedeyi bozacak ve gadredecek. Büyük muharebeler olacak. Sizin için toplanacaklar ve seksen sancak halinde üstünüze gecekler. Her bir sancak altında onbin (on iki bin) kişi olarak.(Ramuz El-Ehadis, 298/1)


Bu durumu bahane eden Batılılar Amik ovasına yığın yaparken fırsatı bulan İsrail, desteklediği Süfyan'ın yenilgisinden sonra Türkiye'yi Hatay'dan vurur.Yunanistan destek verir. "İsrail(Süfyan ile beraber), Suriye’yi almadıkça Mehdi çıkmayacak. Daha sonra İsrail Hatay’dan vuracak.

Orada bulunan Amik Ovası kan gölüne dönecek.Türkler önce Yahudi’den tarafa olacaklar sonra Yahudiler tarafından Müslümanlar tarafına geçecekler. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden insanlar; 'Biz de Yahudi’yi ülkemizden çıkaralım' deyip orada toplanacaklar. Tam bu esnada Yunan Türkiye’yi vuracak. Hatta Boğaz köprülerini veMarmara'daki büyük sanayi tesislerini hep vuracaklar.

Amik Ovasında savaşmaya gelen Türklerden bazıları; Aman İstanbul’u vurmuşlar. İstanbul elden gidiyor. Eyvah! Malımız mülkümüz elden gidiyor deyip savaşı terk edecek. Bir kısım ise kalıp Yahudileri yok etmek için savaşacaklar.Afganistan’dan siyah bayraklılar gelip Mehdi As'a yardım edecekler."(Abdullah Gürbüz Hazretleri sohbetinden alıntı)




Hz.Mehdi, Süfyan ölümü sonrası kurduğu ilk orduyu Amik'te Batılılarla çarpışmak için Suriye'deki Guta karargahında toplatır.Melhame-i Kübra gününde (3.Dünya savaşı esnasında Amik cephesinde) merkezi Şam şehrinde Guta denilen yerdedir. O gün müslümanların menzillerinin en hayırlısı orasıdır.(Ramuz El-Ehadis, 322/10)

Mehdi ilk kurduğu orduyu da Türk (tarafından düşmanlara)’e gönderir.(Ahirzaman Mehdisi,Suyuti,4.67)


Böylece savaş başlar. Rumlar, Benim soyumdan ve ismi ismime uygun bir Vali (Mehdi)’ye gadr ettikten sonra Amak (Amik) denilen yerde sizinle savaşacaklardır. Burada Müslümanların üçte bir kadarı öldürülür, sonra bir gün yine o kadar insan öldürülür. 3. gün (seferde) ise savaş Rumlar aleyhine döner(yenilir). Müslümanlar böylece savaşa devam eder (kazanır). (Ahirzaman Mehdisi,Suyuti,8.6)


Kaynak:http://www.gaybihadisler.com/2014/01/3dunya-savas-cephesi-olan-amik-ovas_8725.html

IRAK,SURİYE YEMEN VE DİĞER ORTADOĞU ÜLKELERİNDE ÇIKACAK VE ÇIKMIŞ OLAN SAVAŞLARLA İLGİLİ GAYBİ HADİSLER

Bir ordu, Şam’da, bir ordu, Yemen’de, bir ordu da Irak’ta olacaktır!”


(1) İbni Havale (Radiyallahu Anh) şöyle dedİ

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu
“(Yakında) işler, sizin muhtelif ordulara ayrılmanız şeklinde olacaktır! Bir ordu, Şam’da, bir ordu, Yemen’de, bir ordu da Irak’ta olacaktır!”
İbni Havale (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
-Ey Allah’ın Rasulü! Eğer ben o zamana yetişecek olursam, benim için o yerlerden birini seç!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
-“Sana gereken Şam’a gitmektir! Kuşkusuz ki Şam, yeryüzünden Allah’ın en hayırlı yeridir. Kullarından en hayırlı olanları oraya seçer. Eğer Şam’a gitmekten çekinirseniz, Yemen’e gidiniz! (Oraya gittiğinizde) havuzlarınızdan içiniz! Kuşkusuz ki Allah, Şam ve Şam halkı hakkında bana teminat verdi.”
Kaynak: Ebu Davud 2483, İbni Hibban, Hakim, Tergib ve Terhib 6/87, 88

(2) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki o zamanda Şam'daki savaşa katılmayan hiçbir mü’min kalmaz!”
Kaynak: Hâkim 4/457, 8413


(3) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal’in hedefi Medine olduğu halde doğu tarafından gelir. Uhud dağının arkasına iner. Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirirler ve deccal orada helak olur.”
Kaynak: Müslim 1380/486

(4) Ebu’d-Derdâ (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kuşkusuz ki Rumlarla yapılacak savaş gününde Müslümanların karargâhı, Dimeşk denilen şehrin yanında Şam şehirlerinin hayırlılarından olan Belguta (Guta) şehri olacaktır!”
Kaynak: Ebu Davud 4298

(5) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Büyük savaş gününde Müslümanların karargâhı el-Guta denilen bir bölgedir. Orada, Dimeşk denilen bir şehir bulunur. Orası Müslümanların konaklarının en hayırlısıdır!”
Kaynak: Hâkim 4/486, 8496

(6) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kıyamet gününden önce Yemen’in Hadramevt şehrinden veya Hadramevt denizi tarafından bir ateş çıkacak ve insanları haşredecek toplayacaktır.”
Sahabe:
-Ya Rasulallah! Bu durumda bize ne emredersin? diye sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
-“Size Şam’ı tavsiye ederim.”
Kaynak: Tirmizi 2314, Ahmed 2/8, 4536, 5146, 5376, 5738, 6002, Tergib ve Terhib 6/94

(7) Zeyd bin Sabit (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında idik ve Kur’an’ı yazılı sayfalardan toplamakta idik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Müjdeler olsun Şam’a!”
Bizler:
-Ya Rasulallah! Bu hangi sebepten ötürüdür? dedik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
-“Kuşkusuz ki Rahman’ın melekleri kanatlarını Şam’ın üzerine germiştir.”
Kaynak: Tirmizi 4211, İbni Hibban, Tergib ve Terhib 6/93


(8) Muaviye bin Hayde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
-Ya Rasulallah! Bana nereyi tavsiye edersin? diye sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
-“İşte şurayı, dedi ve eliyle Şam tarafını gösterdi.”
Kaynak: Tirmizi 2288

(9) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dua etmiştir:
“Ey Allah’ım! Şam’ımızda bize bereket ihsan et! Ey Allah’ım! Yemen’imizde bize bereket ihsan et!..”
Kaynak: Buhari 6954, Tirmizi 4210, Tergib ve Terhib 6/86

(10) Kurre bin İyas (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Şam halkı bozulunca sizde hayır yoktur! Ümmetimden bir taife Allah’ın yardımıyla muzaffer olmaya devam edecektir. Onlara arka çıkmayanlar kıyamet saatine kadar onlara asla zarar veremeyeceklerdir!”
Kaynak: Tirmizi 2287, İbni Mace 6, İbni Hibban 7302, Tayalisi 1076, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/436, 5/35, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 403

(11) Vâsile bin Eska’ (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Askerlerden bir ordu Yemen’e, bir ordu Şam’a, bir ordu doğuya, bir ordu da batıya gidecek.”
Adamın biri şöyle dedi:
-Ey Allah’ın Rasulü! Ben genç bir delikanlıyım, umulur ki o zamana yetişirim. Benim için o yerlerden hangisini emredersin!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Sana gereken Şam’dır!”
Kaynak: Taberani, Tergib ve Terhib 6/89

(12) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i işittim şöyle buyuruyordu:
“Hicretten sonra hicret olacaktır! (O zaman) Yeryüzünün ehlinin en hayırlıları ve onlara en gerekli olan, İbrahim aleyhisselam’ın hicret ettiği Şam’a hicret etmek olacaktır. Yeryüzünün ehlinin en şerlileri ise başka yerlerde helak olacaklardır! Allah’ın nefsi onları murdar kılar! Ve ateş onları maymunlar ve domuzlarla beraber haşreder!”
Kaynak: Hâkim, Tergib ve Terhib 6/90

(13) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kuşkusuz ki ben rüyamda yastığımın altından kitabın direğinin çekilip alındığını gördüm! Onu gözümle takip ettiğimde onun, Şam’a götürülen parlak bir nur olduğunu gördüm. Dikkat! Kuşkusuz ki iman, fitne zamanında Şam’dadır!”
Kaynak: Taberani Mucemu’l-Kebir, Taberani Mucemu’l-Evsad, Hâkim, Ahmed bin Hanbel Müsned, Tergib ve Terhib 6/90, 91


(14) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Fitne zamanında emniyet, Şam’dadır!”
Kaynak: Taberani, Ahmed bin Hanbel Müsned, Tergib ve Terhib 6/90

(15) Seleme bin Nufeyl (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Savaş vakti şimdi geldi. Ümmetimden bir taife insanlar üzerinde muzaffer olmaya devam edecektir. Allah-u Teâlâ bu taifeyle birçok toplulukların gönüllerini yüceltecek de onlar bu sebeple Allah’ın düşmanlarıyla savaşacaklardır. Allah da onları bu hal üzere rızıklandıracaktır. Mü’minlerin diyarı Şam’dır.”
Kaynak: Nesei 3563, İbni Hibban 7307, Taberani Mucemu’l-Kebir 6357, 6358, 6359, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/104, İbnu Sa’d Tabakat 7/427,Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 1961

(16) Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Garb ahalisi kıyamet kopuncaya kadar hak üzerinde galip ve muzaffer olmakta devam edecektir.”
Not: Hadiste gelen garb kelimesi, batı demektir. Onunla kast edilen ise, Şam diyarıdır.
Kaynak: Müslim 1925/177

(17) Seleme bin Nufeyl el-Kindi (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında oturuyordum, bir adam şöyle dedi:
-Ey Allah’ın Rasulü! İnsanlar atlarını salıverdiler, silahlarını da bıraktılar ve şöyle diyorlar:
-(Artık) Cihad yoktur! Kuşkusuz ki harp ağırlıklarını bırakmıştır.
Bu söze müteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yüzünü o kimseye çevirdi ve şöyle buyurdu:
“Yalan söylüyorlar! İşte şimdi savaş zamanı geldi. Ümmetim içinden öyle bir cemaat olacak ki onlar hak yolunda (cihad ederek) savaşacaklar. Allah ta bir kısım insanların kalplerini onlara meylettirecek ve onlar yüzünden diğerlerine rızık verecektir. Kıyamet kopup Allah’ın vadi yerine gelinceye kadar hatta Ye’cuc ve Me’cuc çıkıncaya dek bu böylece devam edecektir. Kıyamet gününe kadar atların alınlarında hayır vardır. Rabbim bana vahyederek bildirdi ki çok geçmeden ruhum kabzolunacaktır. Sizler benim yoluma uyacaksınız, bir kısmınız da bir kısmınızın boynunu vuracaktır ve mü’minlerin esas yurdu da Şam olacaktır.”

Kaynak: Nesei 3544, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/104